1892
1892 yılında Rize’nin İyidere ilçesi Sarayköy’de doğdu. Dedesi Kalkavanoğlu Hasan Bey, Babası Nuri Efendi, anası Gülizar Hanım’dır.
1912 yılında babası vefat edince babalarından kendilerine intikal eden mallar için Nihat, Mevlüde ve Elmas adlı küçük kardeşlerine Rize Şer’iye mahkemesi tarafından vasi tayin edildi.
İlyas Sami Efendi, bütün gençliğini vatan ve millet hizmetinde geçirmiş, Kurtuluş savaşının gerek ilk teşkilatlanmasında gerekse filen cephe hizmetlerinde fadakârca hizmetler ifa etmiş, bu nedenle kendisine Milis Yüzbaşı rütbesi ve daha sonra da İstiklal Madalyası verilmiştir.
1.Dünya savaşından sonra İngilizlerin İstanbul’u, Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği sırada İstanbul’da fındık ticareti ile meşgul bulunuyordu. Düşmanın vatanı işgali üzerine ticaret ve kâr düşüncesini aklına getirmeden kurtuluş için ilk harekete geçen, bu uğurda kelle koltukta her şeyden ferâgat eden milli hareketin öncülerindendir.
Kuvay-ı Milliye’nin silah, mühimmat ve cephane ihtiyacını karşılamak için İstanbul’daki silah depolarından bin bir türlü tehlike ve zorlukla, bir yolunu bulup çıkarttığı malzemeyi akrabası Kalkavanzade İbrahim Kaptan’a ait Kırım vapuru ve muhtelif takalara yükleyerek, üzerlerini de tüccar malı eşya ile örtüp İstanbul boğazından Karadeniz’e çıkartıyor, Anadolu’daki milli güçlere ulaştırıyordu. Organize ettiği bu işlerle uğraşan iki binden fazla kişinin reisi durumundaki İlyas Sami Efendi, çoğu zaman masrafları da cebinden karşılıyordu.
Ankara hükümeti ile temasa geçmek için 1921 yılı başında yola çıkan İlyas Sami Efendi, türlü tehlike ve maceralı bir yolculuktan sonra Ankara’ya ulaşmış, bu yolculuk esnasında topladığı Yunan kuvvetleri ile alakalı istihbarî bilgileri de Fevzi (Çakmak) Paşa’ya vermişti. Yaptığı hizmetlerin farkında olan Fevzi Paşa, İlyas Sami Efendi’ye “Nereyi istiyorsan, nerenin kaymakamlığını talep ediyorsan söyle, seni oraya tayin ettireyim” teklifine şu şekilde cevap vermişti. “Paşam biz bu hizmetleri her hangi bir makam veya maddi bir çıkar beklemeden gönül rızasıyla yapıyoruz, belki bilmezsiniz, bizim sülâlemiz uzun yıllardan beri feragat ve fedakârlık yolundan ayrılmamıştır. Mensup olduğum Kalkavanoğullarının tarihî bir şan ve şerefi vardır. Bununla övünmüyorum, fakat ecdadımın en büyük mirası olan bu geleneğe sadakat göstermek vazifemdir. Rahmetli dedem 93 harbinde tek maişet medarı olan büyük yelkenli gemilerini satıp oluşturduğu alaylarla Gazi Osman Paşa’ya katılıp Türklük şehametini dünyaya yayanlar arasındadır. Yine akrabam İbrahim Kaptan da bildiğiniz gibi hiçbir menfaat beklemeksizin Kırım vapurunu Anadolu’nun emrine verdi. Aynı sülâlenin naciz bir ferdi olarak ben de müsade ediniz silah omzumda bilfiil çalışayım” şeklindeki sözleri üzerine Fevzi Paşa da “Var olun evladlarım, nasıl isterseniz öyle yapacağım” diye mukabelede bulunmuştur.
Bu arada Fevzi Paşa’nın izniyle ve bütün masraflarını cebinden karşılayarak silahlandırıp techiz ettiği, İstanbul’un çeşitli yerlerinde görevli 150 genç subayı, Kocaeli cephesine ulaştırmış, oradaki güçlerle birlikte cepheyi oluşturmuştur. Yine İstanbul’a gelirken Eskişehir’e uğramış, o bölgeden topladığı dört yüz kişilik bir gönüllüler kuvvetini, silah ve techizatını bizzat karşılayarak Geyve cephesine ulaştırarak ordu emrine vermişti.
İzmit işgalden kurtulunca İlyas Sami Efendi, başında bulunduğu 150 kişilik gönüllü güçleriyle Adapazarı’na yürümüş ve kaçan düşmanın arkasından aldığı tertibat ile çevrenin asayişini temin etmişti. Daha sonra Grup kumandanı Kâzım (Özalp) Paşa’nın emri üzerine bu kuvveti Grup Kumandanlığı emrine bırakan İlyas Sami Efendi, yeniden İzmit ve Adapazarı çevresinden teşkil ettiği 420 kişilik seçkin bir süvari bölüğünün başına geçti.
16 Ekim 1921 tarihinde aldığı emir üzerine bölgedeki bir takım asker kaçakları ve düşmanla işbirliği yapan kanun kaçaklarını yakalayarak Grup kumandanlığına teslim etti. Bu arada çevrede eşkıyalık yapan çeteleri dağıtıp, bazılarını da kendi saflarına katarak faydalı hale getirdi. Bu esnada Eskişehir Bozdağı eteklerindeki Muttalip köyünde bulunan bir Yunan karakoluna baskın düzenleyerek altı kişiyi esir aldı.
1 Aralık 1921’de Erzurum’dan Geyve’ye gelen Kaymakam Tahsin Bey’in kuvvetleriyle birleşen İlyas Sami Efendi, oluşturulan 36. Süvari Alayı 3. Bölük Kumandanlığına tayin edildi. Şile’nin kurtuluşuna ve büyük zafere kadar bu görevde bulunan İlyas Sami Efendi, Zaferden sonra Ankara’ya gidip Milli Müdafaa Vekili Kâzım (Özalp) Paşa ile görüştü. Bu görüşmede Kâzım Paşa kendisine “Ne istersen, ne dilersen dile, nerenin kaymakamlığını istiyorsa söyle” şeklindeki sözlerine “Hayır Paşam, Cenâb-ı Hak bize istediğimizi verdi. Zafere ulaştık, bundan büyük mutluluk olmaz, şu anda dünyanın en bahtiyar kuluyum, başka ne isteyebilirim” diye cevap verdi.
Cumhuriyetten sonra yine İstanbul’a dönüp ticaretle meşgul olan İlyas Sami Efendi, bir ara Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa ve Cumhuriyete suikast tertibi içinde bulunuyor iftirasına uğramış 26 Aralık 1923’de gözaltına alınıp İstanbul’da kurulan İstiklal mahkemesine sevk edilmiştir. Mahkeme sonucu suçlamanın iftira olduğu anlaşılınca 5 Şubat 1924 tarihinde beraat ederek serbest bırakılmıştır.
Yazdığı Milli Mücadele Hatıralarım adlı eserini 1957 yılında yayınlayan İlyas Sami Efendi, ilki Mahfuze, ikincisi İbek Hanım olmak üzere iki defa evlenmiş fakat çocuğu olmamıştır. 18 Mayıs 1972 tarihinde 80 yaşında olarak vefat eden İlyas Sami Efendi, İstanbul Sakızağacı mezarlığına defnedilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.